6 Haziran 2016

Sosyal Medya Putları


Sosyal Medya Putları

      Sosyal medyasız bir hayat, boş. Değil! Asıl sosyal medyasız hayat, hoş. Sosyal medyaya olan ilgimiz bağımlılık değil, resmen putperestlik!

      Sosyal medya hastalığının bir de adı var; FOMO (Fear of Missing Out) adında yani Türkçesi ‘Gelişmeleri Kaçırma Korkusu’. Bu psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlansa da bence küçümsenecek bir boyutta değil. Her gün bir tümör gibi büyüyen, yayılan ve bunu hissettirmeden, tatlı tatlı yapan bir virüs. 

     Sosyal medyaya bu kadar laf eden ben, asıl kendime söylüyorum bunları. Sabah gözlerimi açtığım gibi (hatta açmadan) telefonumu elime alıp "Neler kaçırdım?" diyerek bir bir gezmeye başlıyorum putlarımı. En son baktığım haberlere gelince telefonu bir kenara bırakıp yataktan ancak kalkıyorum. Bir de buna "Yatak keyfi yapıyorum." demiyor muyuz? Ne keyif ama! "Kim kiminle nerede, neler yapıyor?" bunu öğrenerek, izleyerek, okuyarak "yatak keyfi" yapmak nereden çıktı? Kendimize gelip şu telefonları ve putları bir kenara koymanın vakti geldi. Neden mi?
   
  • Sevdiklerimizle birlikte gerçekten vakit geçirmiyoruz.
  • Sohbet etmek için buluştuğumuz arkadaşlarımızın yüzüne 5 dakikadan fazla bakmadan ayrılıyoruz. 
  • Ailemizle birlikteyken kimse kimsenin yüzüne bakmıyor. (Herkesin bakması gereken bir telefon yüzü var.) 
  • Birbirimizi gerçekten dinlemiyoruz.
  • Birbirimizle gerçekten konuşmuyoruz.
  • Birbirimize putlarımızdan daha çok değer vermiyoruz. (Maalesef)
                         
   
     Sosyal medyayı tamamen hayatımızdan çıkartmaktan bahsetmiyorum. Yemek saati, iş saati gibi belirli bir zamana konması gerektiğini düşünüyorum. Yaşadığımız anın tadını çıkarmak, sevdiklerimizle gerçekten iletişim haline geçmek için bunu yapmak zorundayız. 
Daha iyi konuşmanın 10 kuralı adlı videoyu izlerseniz belki ne halde olduğumuzu ve buna ihtiyacımız olduğunu daha iyi anlatabilirim. Çünkü bir çoğumuz sohbet etmeyi, karşıdakini dinlemeyi ve hatta samimiyeti kaybetmek üzere. Bunu değiştirmek bizim ellerimizde.

     Yurt dışında bu konuda bir çok uygulama var. Benim size ve kendime önerilerim;
  • Sana bir şey katmayan ve zamanını boş yere çalan uygulamaları SİL.
  • Biriyle veya birileriyle buluştuğunda telefonu sessize al ve göz önünden KALDIR.
  • Seni olumsuz etkileyen her şeyi ve herkesi bir bir yok SAY.
  • Canın sıkıldığında sosyal medya yerine başka bir seçenek BUL.
  • Her şeyi herkesle PAYLAŞMA. 
      Umarım bu tepkimi yanlış anlamazsınız ve bir arkadaş olarak, sevgiyle yaptığımı hissettirebilirim sizlere. Ben yapmaya başladım, sıra sizde. Sevdiklerinize "like" atmak yerine kucak açmanız, yüz yüze, uzun ve doyumsuz sohbetler yapmanız umuduyla. 

Sevgiler...


17 yorum:

  1. 'Aaaa işte bu benim!' demeyen yoktur herhalde. Aslında herkesin bildiği ama görmediği veya görmek istemediği bir konuya çok güzel değinilmiş. Sosyal olayım derken asosyal olduğumuzun farkına varmamız gerek ve umarım bu ve bunun gibi düşünceler daha da çoğalır. Teşekkürler bu güzel yazı için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim. Umudumuz her zaman baki, yeter ki isteyelim, inanalım her şey mümkün.

      Sil
  2. EVET çok güzel bir samimiyetle yazıldığını hissettim şahsen, teşekkür ederim kendi adıma :) insan üzülüyor gerçekten bu duruma ve düşünüyor; yanımda canlı kanlı durup gözlerimin içine bakıp varlığımın değerinin adeta altını çizen biri varken telefonuma gelen bir sinyal neden daha önemli olsun? söylediğin gibi neden bir arada olup başka dünyalardayız? o da insansa, bu da insan, üstelik canlısı varken cazip olmayan nedir hala acaba? galiba korkunç cevap şu ki karşımızdakine odaklanma tembelliği gösteren sesi çıkmayan irade(sizliği)miz karşısında paylaşımlarımıza beğeni ve yorumlarla benliğimizi daima pohpohlayacak, adeta vücuda kan pompalayan damarlar gibi muntazam bir şekilde "ben, ben, ben" naraları ne gülistan tanıyor ne bahçıvan... karşımızda kim varmış, ne derdi varmış, ne hülyası varmış...? o değil de benim son kurduğum cümle nasıl da fiyakalıydı değil mi? :| kendisini çok gayrısını hiç saymanın yanında iletişim zor velhasıl kelam... uzatmadan edemezdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için en önemlisi de bu; arkadaş olarak tüm samimiyetimle yazdığımı okura hissettirebilmek. Değer verip yorum yazdığınız için ve bu güzel düşüncelerinizi benimle paylaştığınız için ÇOK teşekkür ederim.

      Sil
  3. 2 Yıl kadar önce "Yukarı Bak" isimli bir videoya denk gelmiştim. "422 arkadaşım var. Ama yine de yalnızım. Her gün onlarla konuşuyorum ama hiç biri beni gerçekten tanımıyor." diye başlıyordu. Kişisel Facebook hesabımdan paylaştığım son içerik oldu. O günden beri kişisel Facebook hesabımı sadece mesajlaşmak için kullanıyorum. Sadece bilgisayar veya telefon ekranından muhteşem doğa manzarası fotoğraflarına bakarak tatmin olmak yerine ağaçlara dokunmaya çalışıyorum. Arkadaşlarımın paylaştıkları fotoğraflardaki donuk bakışlarıyla hasret gidermek yerine, hayat dolu gözlerinin içine bakarak tatmin oluyorum. Şunu biliyorum; facebook duvarına düşen bir doğum günü mesajı ile telefonunun çalması arasında dünya kadar fark var. Elimden geldiğince özel anlarda insanları aramaya çabalıyorum. Bu da bana yaşadığımı hissettiriyor. Kentlerimizin meydanları yüzü asık, somurtarak dolaşan insanlarla dolu. Bunun sebebinin teknolojiyle birlikte "gerçek" arkadaşlıkların, dostlukların, sevginin sanallaşması olarak görüyorum. "Like"lamak parmağımızın ucunda, oysa "seni seviyorum" demek için kalbin derinliklerine inmek gerek. Bunu insanlara hatırlattığınız için teşekkürler.

    Umarım uzun soluklu bir blog hayatınız olur. İçtenlikle yazdığınız yazılarınızı zevkle takip edeceğimizden emin olabilirsiniz. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ÇOK teşekkür ederim; gerçekten değer verip okuduğunuz ve duygularınızı benimle paylaştığınız için.
      Facebook yaklaşık 8 yıldır benim de hayatım da yok ve eksikliğini çoğu zaman hissetmedim. Kapatma sebebim de paylaştığım her şeye (özellikle kendimle ilgili) tanıdığım/tanımadığım herkesin doğru/yanlış her şeyi söyleyebilmesi ve çok kolay ulaşılabilir olmaktı. Açıkçası herkesin her şeyimi bilmesine hiç gerek yoktu diye düşündüm. Ayrıca bu yazıda yer vermesem de televizyonunda hayatımda bir yeri yok. Ve kesinlikle tavsiye ederim. :)
      Umut dolu örnekleriniz ve benim söylediğiniz güzel temenniler beni yine çok duygulandırdı. Paylaşımlarımızın hep umut ve duyguyla olması dileğiyle. Sevgiler...

      Sil
  4. FOMO dediğin psikolojik rahatsızlığı sanırım büyük ihtimalle bende mevcut. Uyanır uyanmaz twitter ve instagramda kim ne yapmış bakarım. Ama biriyle kafede otururken ya da arkadaşlarla buluştuğumuzda karşı taraf telefona sarılıp muhabbeti bölmediği sürece telefona dokunmam. Tepkin de gayet samimi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. :) Yazımı değer verip okuduğunuz ve yorum yaptığınız için. Farkında olmamızla başlıyor her şey. Umarım, hep birlikte sosyal medyanın putlarını bir bir kaldırırız... Sevgiler..

      Sil
  5. Burda benimde değinmek istediğim bi nokta var. BOŞLUKTAN! Sosyal medya hesabı kullanmıyorum ve kullanmasam da elimde telefon neden kendimle kalmak ve yüzleşmek ve kendimin farkına varmak zor geliyo! Kaçıyoruz hepimiz bundan bu yüzden gerek sosyal medya gerek uygulamalar oyunlar ne bulursak saldırıyoruz kendiizden kaçınmak için. Bundan vazgeçebilmek evet zor! Ama en azından bize yarar saglayacak şeylere odaklanmalıyız diye düsünüyorum Sena hanım. Bizi kendimize yaklaştıracak önerilerinizi merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  6. Yazınızı gerçekten çok beğendim ancak farklı bi noktaya parmak basmak istiyorum uzun yıllardır sosyal medya hesabı kullanmıyorum ancak elimde hala telefon çeşitli uygulamalarla sürekli vakit öldürdüğümün farkındayım. Sonunda gerçekle yüzleştim kendimden yanlızlıktan kaçıyorum sadece zaman geçirmeye çalışıyorum aslında yargıladığım çoğu insan gibi bende farklı yollardan aynı durumu yaşıyorum. Kendinle yüzleşmek! Bu konudaki görüşlerinizi merakla bekliyorum ve daha fazla paylaşım yapmanızı bekliyorum. Evet çok samimiydi yazınız tesekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok tesekkür ederim yorumlarınız için. Sevgiler..

      Sil
  7. Akıllı telefonu olan herkeste FOMO hastalığı var, hani "gündem" kelimesi insanlarda tv deki haberi kaçırma gibi geliyor ancak bu sosyal ortamda sanal ortamda olan her türlü sanal kimlik faliyetini içeriyor. (İletişim fakültesi okuyup bu işlere kafa yorunca böyle bir yorum yaptım ukalalık kabul görmesin)
    Bir de "nomofobi" var o daha tehlikeli hele fomoyla birleşirse :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim beni bilgilendirdiğiniz ve değer verip yorum yazdığınız için. İletişim hepimizin hayatında belki de en büyük rolü oynuyor. Yani hayatımız da olsa bir dert olmasa bir dert. En iyisi dengeyi bulabilmek. Umarım buluruz. Sevgiler...

      Sil
  8. "Etkileşimin kölesiyiz"

    Derslerde dikkat dağıtmasa, şikayetçi değilim akıllı telefonlardan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sosyal medyayı kullanan biz olmamız gerekirken sanki sosyal medya kullanıyor artık bizi gibi geliyor bana. O yüzden hayatımızdaki yerini azaltmalıyız diyorum.
      değerli yorumun için teşekkür ederim arkadaşım :)

      Sil
  9. Bende her şeyini paylaşma kısmına katılıyorum. İnsanlar artık normal değil delirme derecesine varan bir çılgınlıkla paylaşım yapmamaktalar. Bende buna benzer bir paylaşımda bulunmuştum. Hatta bununla ilgili intihar eden ve bunu ironik olarak anlatan insanlarda mevcut minik bir açıklama yaparsam Çok ünlü bir reklamcı son anına kadar ınstagrama fotoğraflarını paylaşır ve ertesi gün intihar edeceğine dair bir video çeker ve bunu bir şekilde ölmeden önce paylaşır. İşin özüne inildiğinde mutluy "Muş " gibi görünen bir güruh var keşke daha çok bu tarz paylaşımlar olsa ellerin dert görmesin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim değerli yorumlarınız için. Umarım bu kabus biter. Umarım. Sevgiler...

      Sil

Teşekkür ederim.

Ziyaret ettiğiniz için;

Teşekkür ederim.